Menü

2 Haziran 2013 Pazar

Diren Gezi Parkı!

31.05.2013 tarihi artık Türkiye için bir dönüm noktası olarak tarih kitaplarında yerini aldı. Sadece 50 kişi ile başlayan küçük bir gösteri, on binlerce insana ulaşarak "Yeter!" çığlıklarıyla sokakları kasıp kavurdu. Gezi Parkı'nın yıkılıp yerine  AVM, cami vs. ya da her ne haltsa yapılma planı başta küçük bir grup dışında pek bir kişiyi ilgilendirmese de, polisin insanları gece vakti avlayıp üstlerine saldırması sonucu herkes dikkatini bu gösteriye verdi ve sonunda inanılmaz bir halk bütünleşmesi ve kardeşliği doğdu. Ortaya çıkan bu dostluk için tüm hükümete ve polise teşekkür etmek bir boyun borcumuzdur! Peki olaylar nasıl gelişti ve LGBT bu olaylarda yerini nasıl aldı bakalım.

Gezi Park'ındaki güzelim yılların ağaçlarının sökülüp yerine AVM inşaatı başlatılacağı duyumu tüm duyarlı insanları Gezi Parkı'na götürdü. Aktivistler, akademisyenler, LGBT gruplar ve beyaz yakalılardan oluşan 50-60 kişilik bir grup barışcıl bir protestoya başladılar. Kitaplar okundu, şarkılar söylendi, çadırlar kuruldu. Ertesi gün duyumu alan diğer insanların da gelmesiyle Gezi Parkı oldukça kalabalık bir hal aldı ve festival havasında bir ortam oluştu. Fakat bu duyumu alan sadece duyarlı halk değil aynı zamanda polis ve devletti. Gösterinin büyümesinden korkan ve bir an önce inşaata başlamak isteyen "yetkililer" uyku halinde olan göstericilere sabaha karşı biber gazı ve coplar ile saldırdı ve bunun üzerine park bir savaş alanına döndü. Polis çadırları yaktı, TOMA'larla insanların üstüne tazyikli su fırlattı, gaz bombaları attı. Fakat hükümetin getirdiği özgürlük kısıtlayıcı yasaklamalar ile zaten yerinde kuduran halk sonunda sokağa çıktı ve gösteri 12 ağaç için olmaktan çıktı. İnsanlar artık özgürlükleri için, en ufak bir farklı görüş belirttiklerinde yedikleri gaz/su için, suçsuz yere hapislerde yatan/yatmış gazeteciler/dostları için sokaktaydı.

Taksim meydanı her zaman olduğu gibi bu gösterinin de merkeziydi. Gruplar alanlara dolduğunda polis hiç beklemeden biber gazı ile insanlara saldırdı ve ortalık savaş alanına döndü. Yeni gruplar farklı semtlerde ortaya çıkmaya başladı. Çok zaman geçmeden İstanbul'un neredeyse tüm semtlerinde insanlar sokakta, özgürlükleri için savaşıyorlardı. Bilimum futbol takımları grupları da gösteriye katılınca azınlıkta kalan polis yavaş yavaş yorulmaya ve geri çekilmeye başladı. Aynı anda birçok ilde gösteriler başladı. Ankara ve İzmir'deki gösteriler de en az İstanbul'dakiler kadar vahşet doluydu. Çoluk çoçuk demeden atılan gaz bombalarının yerini artık portakal gazı denilen ve BM tarafından kullanılması yasaklanmış bir tür aldı. Aynı zamanda bu gaz bombaları direk insanlar hedef alınarak atıldığı için birçok insan kafasından, gözünden, yüzünden ağır bir şekilde yaralandı. Bazı göstericilerin üzerinden panzerler geçti, diğerlerini polis gerçek mermilerle indirdi.

Peki son durum ne? Hükümeti yönetenler hala geri adım atmış değil, fakat hüküm yıllarında ilk defa Türkiye insannıın koyun  sürüsü olmadığını gördüler. Hiç bir gösteri, eylem ya da protesto bu kadar güçlü ve tek ses olmamıştı. Bu durumun hükümet için ne kadar vahim olduğunu anlayabiliyor musunuz? Peki bunu hükümet anlayabiliyor mu?

Gelecekte ne beklemeliyiz? Artık Türkiye eskisi gibi olmayacak bu bir gerçek. Gaz yiyen gençlik gaza doymayacak bir hale geldi. Gösterileri bastırmak için ya yeni işkence aletleri ithal edilecek ya da insanlar seslerini çok daha yüksek duyuracaklar. Sosyal medya da önemi küçümsenmemesi gereken bir etken. Eyleme katılmasa bile birçok insan Facebook ve Twitter üzerinden çok önemli bilgiler paylaştılar. Nereye gitmemeli? En yakın ilaç/yardım nerede bulunur? gibi birçok kritik bilgiyi Facebook üzerinden paylaştılar.

Senin de bu gösterilerde yer almak gibi bir düşüncen yoksa bir daha düşün. Kısıtlanan özgürlükler listesine bakıldığında toplumun her kesimine ulaşan kabarık bir liste görüyoruz. Eğer sen henüz o listeden nasibini almamışsan ve sesini şimdiden çıkarmazsan, zamanı geldiğinde artık çok geç olabilir. Dil/din/ırk/millet/düşünce/cinsiyet farketmeden hepimiz bu ülkede yaşıyoruz ve hepimizin ortak bir isteği var: özgürlük!

1 yorum:

  1. iki şeye çok sevindim birincisi Taksim hakkında yazı yazman ikincisi geri dönmen lütfen yazılarının
    devamını yaz

    YanıtlaSil